Tuesday, June 24, 2008

bir yaz gecesi

Masanin ustunde duran gunes gozlugunun caminda hareketli bir goruntu. Gunun yorgunluguyla artik yatma vaktini isaret eden gozler bu goruntuye dalmis, sorgulamasini bile yapmadan zevkle onu takip ediyor. Ortaligi bir serin esinti alip goturuyor. Dalginlik aninda kucuk bir aniya daliyor gozluk sahibi. Eskilerden, serin bir bahar gecesi diyelim. Fermuarini cekip, bir kere daha korkak kirpiyle gozgoze geliyor, sevgililere el salliyor. Serin esinti biraz sonra eve donmesi gereken bu adami uyandiriyor. Kafasini kaldirip yukari bakiyor. Ustunde donmekte olan pervaneyi farkediyor. Ipini cekiyor. Pervane duruyor, serinlik sona eriyor. Gunes gozlugunu cebine atip kapiya dogru ilerliyor.

Kapi acildigi an yuze vuran sicak hava ruzgari gomleginden bir dugme daha acmaya zorluyor. Eller yine cebe giriyor. Kendisini evine goturecek yolun kaldirimina atiyor kendisini. Bir bahar gecesi yolundan daha karanlik, daha urkutucu ve daha serseri bir yol bu. Huzurun ulkesi icindeki huzursuzluk bu olsa gerek diye dusunuyor. Gokyuzunde yildizlari yokluyor. Boylesi acik havada bir tanesini bile gorememis olmasinin nedenlerini yoklamiyor. Kendince birbiri ardina tezatlar yaratip gulumsuyor, onune donuyor.

Bir insaatin yanindan geciyor. Tel orgulerin ustundeki onlarca reklam tabelasinin arkasinda kocaman tirlar, buyuk vincler gorunuyor. Ne kadar da buyuk ne kadar da guclu gozukuyorlar! Reklam tabelalari da bas bas bagiriyor: "Biz en iyisiyiz!! Bizi secmelisiniz!" . Karanlikta ne olduklari belli olmayan buyuk metal parcalari insaatin ortasinda ust uste yigilmis ufak bir tepe olusturmuslar, ertesi sabah kendilerini yerinden oynatacak vinci bekliyorlar. Goruntu aslinda bir seyi animsatiyor sanki? Cok buyuk, cok guclu gozuken, hep ayni seyleri haykiran bir sey. Eseri de yer yuzunde metal yiginlari, roketler roket yiginlari ustune.

Cirkin metal yiginlarindan uzaklasip biraz daha iddiasiz bir kismina geliyor yolun. Insanlar yolun sagina soluna iklime aykiri bicimde genis ve igne yaprakli agaclarini yerlestirmisler. Irili ufakli agaclar arasindan gecerken o yolun eskilerdeki gibi serin bir ruzgar estirmesini temenni ediyor. Uzaktan muzik gurultuleri yaklasiyor. Birazdan cevredeki bitkilerin kokusuna insan urunu baska otlarin kokusu da karisiyor. Tuhaf bir bisikletli cocuk geciyor yanindan. Muzigin geldigi yone dogru kivriliyor, gozden kayboluyor.

Pek serin denemeyecek ilik bir ruzgar hissediyor. Onun esliginde gokyuzunun gece mavisine upuzun palmiyeleri yerlestiriyor. Palmiyeler yurudukce, saga sola sacilmis, sivri dallariyla kirpi misali gokyuzunde bir asagi bir yukari hareket ediyorlar. Benzetmesine yerdeki kaktusleri ilistirince bir kere daha gulumsemesine engel olamiyor. Ruzgar palmiyeleri bir saga bir sola salliyor. Fondaki gece mavisiyle, palmiyelerin mavi ustune siyah golgesini ve burnunda hissetmeyi umdugu serin ruzgari birlestiriyor. Mavi-siyah serinlik adini verdigi akimda kendini yavas yavas bulurken kirmizi bir renkle burun buruna geliyor. Stop isaretinin onunde durmasi mi gerekiyor? Kendisi duruyor, akli durmuyor. Yapay katkili doga kokusunu icine cekiyor. Biraz daha bu ani yasayabilmek icin bir sure bekliyor.  Kisa bir sure sonra yoluna devam ediyor.

Evine ulastiginda karanligi bozmaya kiyamiyor. Icerideki odadaki hoparlorden gelen mavi isigi takip ediyor. Gozlugu cebinden cikariyor masaya koyuyor. Mavi-siyahin yaninda eksikligini hissedecegi serinligi gercekten hissettigini farkediyor. Yukari bakiyor. Kendini saatlerdir calisan pervanenin altinda buluyor. Ipini cekmeden masasina oturuyor. Yapay serinligin keyfini cikararak yapay kokularin icindeki hikayesini anlatmak icin dosyalarini karistiriyor. Karalamaya basliyor. Karaladikca yapaylar siliniyor, figurler dogallasiyor. Sonunda kabul ediyor: Yaratani nefes aldikca, hikayeler hep dogal yaziliyor.

Radiohead - Buletproof I Wish I Was ...
Godspeed You Black Emperor! - Rockets Fall on Rockets Falls

No comments: