Thursday, May 22, 2008

"s"ehrin "f"isiltilari

Hayatimizda yer edinmis agaclar, binalar, yollar, tabelalar dusunun...

Sonbaharda ustune dokulmus sari yapraklari ezerek yurumeye calistigimiz kaldirimlari; kisin elleri olabildigince cepten cikarmamaya calistigimiz huzurlu ev yolunu; baharinda sevgiliyle bulusacagimiz, yuzdeki hic durmayan gulumsemeyle ozdeslesen tuhaf adresleri; hep kafalara bir seyler sokmaya calisan tek yon tabelalarini akliniza getirin.. Hepsini bir araya getirdigimiz anda ortaya cikan tek bir sehrin uzun hikayesi degil midir bizlere anlatilmaya calisilan?

Oraya ulastigim an tum bu hislerimden arindigimi hissettim. O adresin daha dogrusu o sehrin, benim icin cok hissiz ve temiz olduguna inandim. Sadece kulaktan dolma bilgilerle sagima soluma bir goz attim. Amacim sadece tahmin ettigim o dar sokaklara suzulebilecek, park konusunda zorluk yaratmayacak hepimizi tasiyabilecek kucuk bir arkadasti. Bulustugum an kendim verdim o yuvarlaga, ve ustunden gozume carpan tum ayrintilara.

Gokdelenlerin ust katlari bulutlarla kapli, asagisi cok berrak.. Gunduzleri columuzden bir alinti gibisinden sicak, geceleri disleri birbirine vurdurabilecek kadar soguk. Bu hizli gecisi bir saat once terden islanmis olan tshirtumle disari ciktigimda cok daha yakindan hissediyorum. Donmamak icin hemen bir magazaya kosturuyorum. Ciktigimda sehrin fisiltilarini teker teker duymaya basliyorum.

Gece siyahinin gokdelenlerin tepelerinde griyle karistigi noktanin yuksekligi oldukca urpertici. Gokdelenlerin arasinda gecenin bu saatinde yuruyen insanlar.. onlarin da yakinlarda bir evi, bir arabasi, ilgilerini sunduklari baska insanlar olabilecegi dusuncesi.. cok yabanci. Asagi kadar inmis sisin, kirli gozluk camlariyla birlesip meydana getirdigi bulanik goruntu icinde kirmizi bir isik, bir siren sesine karismis yaklasiyor. Sehrin icinden gelip sehrin tum fisiltilarini bastiran, aci bir siren sesi bu. Arabalarin hepsi saga cekiyor. Kirmizi isik bir itfaiye araci gorunumunde onumuzden var hiziyla geciyor bir miktar cadde suyundan ustumuze sicratarak. Kirmizi isigin caddelere sactigi huzne ragmen, yanan seyin cansiz oldugunu umut ediyorum. Tedirgin bir bakis attigimi hatirliyorum.

Sokaklardan yukselen caz gurultuleri, icinde yasadigi sehrin yerine soz almis, adeta "Benim de ruhum var" diye haykiriyor. Amerika'nin icinde aykiri sayilabilecek bu davranisa dogu-bati dogrultusundaki caddelerin yokus halinde olmasi da eklenince ortaya tamamen farkli bir goruntu cikiyor. Neden sorusuna ise "deniz" yanitini vermeye cekiniyorum. Cunku bu bir deniz degil, okyanus. Hatta en buyugunden! Her ne olursa olsun bu tuzlu su birkintilerinin icimize aykirilik isledigine, ruh enjekte ettigine bir kere daha tanik oluyorum. Biraz sonra caz seslerinin arasindan firlamis aykiri bir saksafon sesiyle irkiliyorum. Sesin sahibine yaklasirken birkac evsizin daha bozukluk istegini gormezden geliyorum. 4lu bir kavsagin bir kosesinde ayaktaki bu muzisyen icini sokaklara dokuyor her saniye. Icinden cikan ise baska bir huzunlu melodi, baska bir fisilti benim icin. Ruhunu caldigi sokaklarin az once gormezden geldigim insanlarin evi oldugunu dusununce sogugu biraz daha yakin hissediyorum icimde. Yanina oturup huzne ortak olmak istiyorum. Orada oylece kalmak istiyorum.

Gecenin gec bir saati, sokaklarda sahipleri haricinde pek kimsecikler kalmamis. Donus yolunda uzun bir yokus inmek zorundayiz. Biraz onumuzde bir adam yokus asagi alisveris arabasina benzer gorunumlu tekerlekli bir aracla asagi dogru ilerliyor. Tuhaf aracin arka tekerlekleri cikti cikacak, yalpalayarak donuyorlar. Cikan ince gicirti sesi caddeye yayiliyor, sehrin son fisiltisi olarak aklimda yerini aliyor. Diger evsizlere benzer giyimli bu adam, gecenin 2'sinde bir sekilde bu caddeden asagi inmesi gerektigine ve elinde tuttugu o tekerlekli araci tek sahip oldugu varlik olduguna inaniyor. Dunyadan habersiz, magaza duvarlarina surterek asagi dogru ilerliyor. 20 yasindayken nasil biri oldugunu, tanriya inanip inanmadigini veya neden o araci tasidigini sorsam ne cevap verir diye dusunuyorum. Cok da merak ediyorum aslinda. Karsidan karsiya gecerken yanyana geliyoruz. Tedirgin bakislarimi yonlendirdigim anda kirmizi isiga hic aldirmadigini farkediyorum. Yine uzaklasmaya basliyor. Biraz sonra kaldirma carpiyor arabasini. Daha zor bir gorev onu bekliyor.

Labradford - Pico

2 comments:

tuhaf kız said...

Nasıl oluyor da bünye yeni sehirlerin farklı fısıltılarını merak etmekteyken, bir yandan da tanıdık sehirlerin bildik fısıltılarını duymak istiyor iç burkan bir özlemle?

Anonymous said...

saan fraaansiscooo :)
nasıl da çalmış cümlelerimi :P