Tuesday, March 18, 2008

kaktus ve kirpi

Upuzun bir yoldan gelmistir. Kavurucu ogle sicaginda golgesinin goremeyecegi kadar kuculdugunu, arkasindaki kum dalgalarinin yarattigi kucucuk ayak izlerini hemen yokettigini gorur. Arkasina uzanip bir kere daha goz attiginda karsisindaki cografya kendisine tamamen yabanci gelir. Bu ucsuz bucaksiz colde fazlasiyla yorulmus, terlemis ve susamis oldugunu anlar ki o anda tirmanmakta oldugu tepenin ustunde kocaman bir kaktus farkeder. Gunes isiklari ne kadar dik gelirse gelsin oylesi bir kaktusun bir miktar golgesi vardir diye dusunur. Hizlica o yone dogru ilerlemeye baslar kirpi.

Kaktus yanina yaklasan bu ufak misafiri gorunce gulumser. Uzun zamandir onun yanina pek ugrayan olmamistir. Konusmak icin belli ki sabirsizdir. Gulumseyerek:
- Ogle saatlerinde golgeler cok cekici oluyor sanirim.
- Hic sorma! Biraz burda otursam sakinca....
- Tabiki olmaz..

Saatler suren muhabbetin baslangici olmustur bu cumleler. Binbir turlu yirtici kusu, zehirli yilani, ve daha pek cok karni ac col hayvanini saymazsak goz alabildigince issiz bir cografya icinde oldukca uyumlu gozuken bir ikilidir bu. Belli ki ikisinin de susadiklari tek birsey yoktur. Muhabbet pek cok seyden daha tatli gelir gunler suren yalnizliktan sonra.

Derken merak ettigi noktaya giris yapar kaktus:
- Anlat bakalim hangi ruzgar atti seni buralara? Bu colde kimin ne isi olur?
Kirpinin yuzunde tedirgin bir ifade belirir.
- Nasil anlatsam ki.. Aslinda benim yasadigim yerler su karsiki yuksek daglarin yamaclari. Bizim oralar bu kadar sicak degildir ama bilirim col sicagini da. Bir gun zirveye ciktigimda col icinde cok uzaklarda bir vaha gordum. Sonradan soylenenler aklima geldi. Col icinde bir vaha varmis. Aslinda ufacik bir ormanmis. Her cesit canlinin ugrak yeri, en guzel pinarlarin dogdugu, gunesin batisinin en guzel izlendigi yermis. Oraya ulasmak istiyorum.
- Yani.. Ne olup ne olmadigini bilmedigin birsey icin yerini terkediyorsun? Bunca yol tepiyorsun..?
Kirpi ayni cumleyi bir kere daha duymus olmaktan sikilmis, yuzunu burusturarak kizgin ve tedirgin bir ifadeyle:
- Evet ama nolucak ki? Bilirim ben col sicagi bana koymaz. Hem sansimi denemek istiyorum.. Hem birsey bulamazsam.... Donerim evime!!

Kaktus anlamistir kirpinin tedirginliginin sebebini. Birden icine bir huzun oturur. Kirpinin icindeki umut isiginin parlakligi kadar agir bir huzundur bu. Anlasilan odur ki boylesi bir umut onu rahatsiz etmis, gecmisinden kalan bazi dikenler o anda icine batmislardir. Kirpinin hevesini bozmak istemeden bir yandan ona ogut verircesine soze baslar:
- Anliyorum dostum.. Bak sana ne dicem. Biz aslinda birbirimize cok benziyoruz, tek bir nokta haricinde..
Kirpi bu lafin ustune birden keyiflenir. Gulmesine engel olmamaz:
- Hahaha evet ikimiz de pek yanimiza yaklastirmayanlardaniz.
- Evet. Peki neden hic dusundun mu?
Kirpi soruyu anlamsiz bulurcasina kafasini saga sola sallar. Kaktus cevap alamayinca kendi devam eder.
- Ikimiz de pek yanimiza yaklastirmayan cinsteniz. Bu dikenleri kapatacak halimiz yok ya!. Birsey istiyorsak pesinden biz gitmeliyiz. Onun icin umut etmeliyiz. Ona ulasip biz elde etmeliyiz.
- Sen de mi...?.?
Kaktus derin bir yutkunur.
- Evet ben de senin gibiyim.. veya gibiydim.... Iste o tek nokta bizim farkimiz. Sen hala gidebilirsin umuduna dogru. Ama ben burdayim. Hayatimin sonuna kadar burda kalacagim..
Kirpi muhabbetin basindan bu yana gelen tum sert tepkilerini bir kenara koyar. Derin dusuncelere dalarak kaktusun gozlerine bakar. Ne olup ne bittigini sormak konusunda hic cesareti yoktur. Zaten duymak konusunda pek hevesli de degildir. Anlamistir ki yok olup giden bir umudun hikayesidir bu derin yutkunma. Gozlerini asagi dogru kaydirir.

Kaktus dostunun hevesinin kirildigini farkeder. Bir kac saniyelik bir sessizlik ardindan toparlamak icin lafa girer:
- Soyle bakalim senin su kucuk ormanin ne tarafta kaliyor? Buralardan biraz daha uzansam gorebilirim belki.
Kirpi cani sikkin bir sekilde parmagiyla bir yonu gosterir. Kaktus boyunun uzunlugunun getirdigi avantajla tepeden o yone dogru goz suzer. Uzaklarda ufka dogru bir karalti gorur. Uzaklarda bir sisin icinde bir kac tane kaktusun siluetini gorur. Tum gordugu bunlardan ibarettir. Icinden “Umarim yanlis goruyorum” diye gecirir. Ote yandan bozuntuya vermek istemez:
- Hmmmm.. Ufukta birseyler var ama? Evet sanirim bir orman.. Kaktusler var.. Agaclar var cok secemiyorum ama..? Guzel bir yere benziyor..
Kirpinin ustundeki agirligi atip saf umuduna donmesi fazla uzun surmez. Heyecanla:
- Gercekten goruyorsun???
- Evet evet var orda birseyler..
Kirpi kaktusun bu gecistirici cevabindan tedirgin olur usteler:
- Eminsin di mi..?
Kaktus durumu toparlamak icin hemen bir care bulur:
- Evet evet sanirim guzel bir yer orasi. En azindan oyle gozukuyor buradan.. Hem bak simdi. Kac yildir su yasadigim tepeye bir damla yagmur dusmedi. Nasil susadim anlatamam. Oraya ulasirsan su bahsettigin pinarlarin suyundan bana biraz getireceksin. Unutma ama cok getirmene gerek yok. Bana biraz yeterlidir.
- Tabiki dostum.. Sen yeter ki iste. Peki o zaman ben fazla beklemiyim sabaha karsi cikayim yola.
- Nasil istersen..

Kisa bir sure sonra gunes batar ve kirpi derin bir uykuya dalar uzun zamandan sonra dost bir siginak bulmus olmanin huzuruyla. Kaktus ise kirpi uyur uyumaz kendi kendine kalir, dusuncelere dalar. Zamaninda ne kadar kolay “Bulamazsam.. donerim evime..” cumlesini sarfettigini hatirlar. Umutlarini bogazindaki derin yutkunmalarda, coldeki herhangi bir noktaya kenetlenmis saniyeler suren durgun bakislarinda hissettigini farkeder. Dibinde uyumakta olan arkadasina goz gezdirir. “Umarim yanlis gordum” diye bir kere daha gecirir icinden. Uydurdugu su getirme ricasini aklina getirir. Kendisini tuhaf hisseder. Sonra kendine ne yapmasi gerektigini sorar. Ne gordugunu gercekten soylemeli midir? Bu cozum kirpinin umudunu azaltacaktir ama bitirmeyecektir diye dusunur. Hem ya yanlis gorduyse? Sonunda inanir ki tek cozum dostunun yoluna devam etmesidir. Birsey yoksa eger kendi gozleriyle gorecektir. Umudunu tamamen yitirecektir. Kaktuse de sadece beklemek dusecektir.

Sabaha karsi kirpi uyanir. Gunesin dogusunun baska anlamlari vardir onun icin su an. Hic bu kadar umutlu bir sabahi olmamistir. Yola dusmek icin sabirsizdir. Dostuyla vedalasir. Kaktus son olarak icinden gelen cumleye engel olamaz:
- Dostum.. Ne olursa olsun...
- ... Evet??
- Burdayim...
- Anliyorum....

Artik sirtini kaktuse donmenin vakti gelmistir. Yeni yolunda attigi ilk adimlariyla beraber o artik
yolunda yalniz bir asik,
colde bir su damlasi icin
garip bir goreve atanmis
yalniz bir yabanci gibidir.

Kaktus son mesajini iletebilmis olmaktan biraz olsun huzur duyuyorken kirpi gunun en serin kumlarini havaya kaldiran ilk adimlarini atar. Kucuk siyah nokta sigindigi buyuk siyah golgenin disina cikar. Gitgide uzaklasir.

Sicak kendini yavas yavas hissettirmeye baslarken beynin icinde yarattigi ince cizginin ustunde bir saga bir sola hareket etmektedir kirpi. Kaktusun son mesajlari umudunu kaybettigi an gercekten ne yapmasi gerektigini ilk defa sorgulatmistir ona. Kisa suren bu karamsar ruh haliyle “Ya gercekten yoksa?” sorulari beyninde dolanirken bir anda iyimser bir ruzgar gelir. Tekrar yuzune hafif bir gulumseme oturur. Umut denen yapay bir mutluluk ilacidir bu ruzgari cikaran. Ve sonra tekrar kaktusun soyledikleri gelir aklina... Iste o cizginin uzerinde devamli hareket eder kirpi. Dev okyanuslara uzak olmasina ragmen kirpinin kavurucu collere kadar getirdigi bir gelgit hareketidir bu. Beyninin icindeki kocaman bir “acaba” kelimesidir. Zamanla o da yorulur bu gelgitlerden. Gozunu kisar. Sadece yurumekte oldugu yola ve cevresindeki tehlikelere dikkatini verir. Ne de olsa az kalmistir. Yakinda gelgitler onu cizginin bir tarafinda yalniz birakacak. Icinde acabaya yer kalmayacaktir.

Kirpi ne kadar zaman gectigini animsamaz. Tek bildigi yakayi zor kurtardigi akbabalarin, yilanlarin, tilkilerin sayisi ve kalbinin gurultusunu kulaklarinda hissettigidir. Artik bulusmak istedigi kucuk vaha tirmanmakta oldugu tepenin hemen arkasindadir. Zirveye ulastigi an gormek istedigi manzara gozleri onunde olacaktir. “Cok caba sarfettim. Hakettim... Ama haketmek de nedir ki?” diye mirildanir ve devam eder: “Biraz sonra goreceklerim tek bir degiskene bagli. Bu degiskenin bir degerleriyle, ben kor bir umudu hakediyorum; digeri degeriyle muthis bir odulu hakediyorum? Bu degiskenin degerini kim secmis ki ben neyi hakediyorum?”. Bir kac saniyelik bosluktan sonra devam eder: “Haketmek... Olsa olsa tanridan adalet isteme bicimimiz. Daha otesi degil...” Ve artik kirpi zirveye ulasmistir. Tum manzara gozlerinin onundededir.

Yuzlerce irili ufakli kaktus. Belki binlerce. Neredeyse bir orman kadar sik. Kumlar arasinda Irili ufakli delikler buralarin tek hakiminin yilanlar oldugunu gosterircesine yogun. Ne bir agac, ne bir vaha, ne bir guzel koku, ne bir pinar, ne bir damla su.. Hepsi artik sadece kirpinin beyninindeki resimde yasiyorlar. Umut denen boya ucmaya basladikca resim de kaybolmaya baslar. Kirpi agzini acar birseyler soylemek icin. Kurumus dili bogazina yapismaktadir. Icinden binlerce fikir gecer ama hepsini birlestirip tek bir cumle haline getiremez. Isyan edemez. Cunku o da bilir ki soylenecek tek bir kelime yoktur. Daha fazla ayakta durmak istemez, kendini yere birakir. Eski umudu, yeni kaktus ormanina dogru yuvarlanir. Cok yorgundur. Gozleri kapanir.

Uyandiginda gunes yeni batmaktadir. Kaktuslerin bir tanesinin iyice uzamis olan golgesi onu kapatmistir. Gozlerini acar bir kere daha bakar o tarafa dogru. Manzara karsisinda tepkisiz birkac dakika gecirir. Artik gelgit sona erer. “Acaba” ardindan gelen soru isaretiyle beraber beynini terkeder. Umut ise bu tepkisizligin son saniyesine kadar bekler, terketmez sahibini kolay kolay. Kirpi basini one eger. Bir damla goz yasi suzulur, kumlara karisir. Artik kaptan da gemisini terketmistir. Kirpi sirtini doner, yavas yavas yurumeye baslar. Bir kac damla goz yasi daha karisir kumlara. Birazdan kumlara tek karisan seyin gozyaslari olmadigini hisseder. Kafasini kaldirir. Birkac yagmur bulutu ona eslik ediyordur. Hafif bir yagmur baslamistir. Adimlar agir ve isteksiz atilir. Gecenin karanligi agirdan yaklasmaya baslar.

Son zamanlarinin bu en anlamsiz yolculugu icinde attigi suursuz adimlari bilinc altinda bir tarafa yonlendirilir aslinda. Kendi de biraz kendine geldigi an kendine sordugu ilk soruda bunun nedenini bulur. Evet “ne olursa olsun” onun yanina gidecektir. Adimlari farkinda olmasa da oraya yonlenmistir. Ne olup bittigini anlayabildigi ilk an dostunun siparisi aklina gelir ve aniden asik surati sekil degistirir. “Buralara yillardir yagmur yagmiyordu ve yagiyor iste sonunda!” diye mirildanir icinden gulumser bir yuz ifadesiyle. “Ben bulamasam da iste... “ diye dusunur yuzune oturan agir bir ifadeyle. Mirildanarak devam eder: “Oldu iste bir sekilde. En azindan onun icin..“. ”Ne olursa olsun oraya gitmeliyim simdi. “ der ve adimlarini siklastirir. Bir sure sonra yagmur siddetini arttirmaya baslar.

O gun o kadar cok yagmur yagar ki kavurucu cole serin bir hava coker, tum col yaratiklari yuvalarinda kalmayi tercih ederler, Col tum yabaniligini kaybeder. Kirpi tum yol boyunca camurlasmis kum uzerinde kosturmak icin cabalar. Sukunet icindeki yolculugunun yine ne kadar surdugunu anlayamaz. Dostunun bulundugu tepeye cikarken yoruldugunu hisseder. Son yokusu agir adimlarla asar.

Kaktusun neredeyse her dikenin ucundan birer su damlasi asagi sarkiyordur. Gozleri yarim acik, yuzunde uzgun bir ifadeyle kirpinin son adimlarini bekler. Bu sefer konusmak icin hic sabirli degildir. Kirpi soze baslar:
- Bulamadim...
- Anliyorum...
- Olsun! Sonunda yagmur..
- Evet...
Bu anda kaktusun gozunden bir damla dikenlerinin arasindan suzulmeye baslar. Kirpi bu tablonun karsisinda derin bir yutkunur. Konusmayi dener titrek bir ses tonuyla:
- Dostum.. Artik ikimizin de bir farki kalmadi ya.. Uzulme benim icin lutfen. Iyiyim ben. Daha iyi olacagim.
Kaktus kirpinin gozlerine bakar. Kayitsiz kalir. Kirpi birseyler ters gittigini anlar.
- Hem hani yagmur istiyordun? Susamistin? Niye agliyorsun?
- Susamistim.. Ama unutma. Bana biraz yeterlidir...

Kirpi tekrar saniyeler suren bir sessizlige gomulur. Agzini acmaya yeltenir. Yine bir kelime yoktur dilinin ucuna kadar varan. Yagmur hic durmamacasina devam eder. Kaktus sessizligi bozar:
- Dostum.. Ne olursa olsun..
- Evet??
- Mutluyum.. Tek birsey istemistim.. Ve sen de artik..
- Yoksa????
- Hadi.. Evine donmelisin.. Unutma.
- Peki....

Kirpi bir kez daha sirtini doner bir umuda. Basini one eger. Agir ve suursuz adimlarindan atmaya baslar. Biraz uzaklasinca doner arkasina bakar. Kaktus gozlerini kapatmistir. Tekrar onune doner. Goz yaslari yagmura karisir. Yavas yavas yurumeye baslar.

SON

Kargo – Surgun
------------------------
Ulrich Schnauss – Molfsee
Boards of Canada – Sixtyniner
The Future Sound of London – Everyone in the World is Doing Something Without Me

Thursday, March 6, 2008

karamsar beyin firtinalari

Karamsar bir zaman diliminde bir arkadasimla sanslilik/sanssizlik, umut/umutsuzluk gibi soyut kavramlar uzerine yaptigimiz tartismalar uzerine bu kavramlar icin somut tanimlar getirmeye karar verdim. Maksadim o kavramlari bitmek bilmeyen tartismalara kapatmakti.

Sans: Dogru yerde, dogru zamanda bulunabilme yetisi
Umut: Mendilin kuru kisimlari

Dogrular kombinasyonunu yakaladigina inandigim kisi benim icin sansli olan.
Yakalayamayan ise, bir sekilde o yetiden yoksun olan. Uzulmekte hakli olan?
Gozlerinde yas gormedigim kisinin icinde her zaman bir umut vardir.
Mendilinde kuru bir yer kalmayan ise... Gozlerinin icine bakacagim uzun bir sure. Sonra cebimden yeni ve kuru olan bir tane cikarip ona verecegim.

Porcupine Tree - Sentimental