Wednesday, January 16, 2008

Yuruyen merdivenin dugmesine basmak

Beklendigi gibi birsey oldu benim icin. Aynen oradaki hayat gibi paldir kuldur giden, nasil gectigine, ne yaptigima, kendimi ne akimina kaptirdigimi anlayamadigim ama bir sekilde gelip gecen 30 kusur gunluk bir sure. Kabataslak olarak boyle gececegini tahmin ediyordum. Ama ilk geldigimde ve dusunme firsati bulabildigim kisa zaman araliklarindaki izlenimlerimi tahmin edebilecegimi hic sanmiyordum. Yasadigim seylerin ufak ayrintilarinin ve anlatmayi cok sevdigim tezatlarin beni alip goturecegi yeri ise cok iyi tahmin ediyordum. Iste burasi..

Koca bir ulus, koca bir millet neden bu kadar sinirlidir ki? Neden bu kadar acele ederiz ki? Ayni ucaga biz de binmeyecek miyiz? Ayni yollardan biz de gecmeyecek miyiz? Umarim sira bana gelmez sapasaglam evime ulasabilirim derken donus yolunda arabada direksiyona geciyorum. Anliyorum sinirlenmenin ne demek oldugunu.

Peki koskoca bir ulke neden bu kadar karamsariz?? Populer oldugunu tahmin ettigim televizyon dizilerinden birine goz gezdiriyorum. Lise hocasi ogrencilerine su soruyu soruyor "ask nedir?" Evet yanitlarin hepsi muhtemelen herhangi bir baska dunya insanin verebileceginden cok daha icten ve samimi. Ama bunlarin hicbiri ask degil, hepsi "karsiliksiz ask"! Holywood'un ask diye bize yutturmaya calistigi seylerden cok daha tatli tanimlar bunlar. Ama hersey bu kadar kotu mu? Peki ya herkes? Peki ya ben napiyorum?

Peki ben neden bu ulkede dusunemiyorum? Neden o akima kaptirdim kendimi? Yuruyen merdiveni ben mi calistirdim? Yoksa ben geldigimde calisiyor muydu? Ufak yasam alanlarini cok sayida insan paylastigi icin mi? Yoksa Insanlar beynindeki ufak alanlara pek cok insan sigdirdigi icin mi? Tavuk mu onceydi yoksa yumurta mi? Tanriya sorsak bir ipucu verir mi dersiniz?

Sordugum sorularin cevabini vermekte fazla gecikmiyorum. Cunku cevaplarin bir parcasini her zaman icimde barindiriyorum oranin bir insani olarak. Ben de trafikte kufrediyorum. Ben de sevgimin tanimini yaparken son satirlari yazmakta zorlaniyorum. Yuruyen merdiveni calistiran kisi ben oluyorum. Ben de o akimin icinde yuzerken son derece mutlu gozukuyorum. O insanlari artik daha iyi anlayabiliyorum. Ben de onlardanim. Her ne kadar benimkinden farkli olsa da bir Amerikali'nin yasadigi aska saygi duyuyorum. Biliyorum ki o bana yakin bir yerde dogsaydi benim gibi asik olacakti.. Iyi bir insana "sen neden iyisin?" sorusunu soramiyorum. Neden kotu bir insana "sen neden kotusun?" diye kizayim? Bir insan neden iyidir peki? Tanrinin tarafinda oldugu icin mi? Yoksa bizim tarafimizda oldugu icin mi? Bir insan neden Turk'tur peki? Turkiye'de dogdugu icin mi? yoksa kendini Turk hissettigi icin mi?

Yakin bir arkadasimin insanlara kadar indirgedigi, ama benim biraz daha sisirdigim elemanlari insan olan kocaman yuvarlaklar. Sema gosteriminde binlerce kume, milyonlarca kesisim kumesi. Hepimizin kafasinda yerlesik, hepimiz benzer cizgileri cekmisiz. Insanlari teker teker yerlestiriyoruz o kumelere evrensel kumenin hepimizi kapsadigini dusunmeden. Hangi kesisimler kumesinde dogduysak oranin insaniyiz gibi davraniyoruz. Cunku pek disariyi sevmiyoruz veya sevdirilmiyoruz. Yapmaya calistigim kafami kaldirip diger kumelere bir goz atmak. Orda ne oldugunu anlamaya calismak. Biraz daha sakin olmak..

Bu tezatlar ulkesinin bir elemani olarak anlatmayi cok sevdigim tezatlarima doneyim istiyorum. Bu sure sanirim bana yeteri kadarini gosterdi..

A Silver Mount Zion - Could've Moved Mountains...

No comments: