Sunday, November 4, 2007

iki kis gunu

O kadar sevmesek de bir sekilde icimizde kendine yer edinmis Ankara'nin belki de ilk iz birakan yerleri oralar.

Zamaninda deli bir kis sogugunda ihtiyacini duydugum kisinin izini kaybetmisim, bir seylerin kotu gittigini hissediyorum. Tek ihtiyacim olan sey bir internet kafe. Ona belki ordan ulasabilirim! Soruyorum herkes "oraya gitmelisin" diyor. "Nasil?" diyorum. "A4 var cok yakin. Ordan disari cikarsan fazla surmez hemen bulursun." diyorlar. Kucukken ufacik evlerimizi, oyuncaklarimizi gozumuzde buyuttugumuz gibi buyutuyorum o A4 yokusunu. Bunda o dondurucu ayazin payi da buyuk. Kupkuru, dondurucu, geldigim yerdekilere hic benzemeyen, her anlamiyla soguk bir ruzgar. 18 yasin cocuklugu ne kadar buyukse icime isliyor, yalnizligi daha yakindan hissediyorum.

A4 denen kapidan disari cikip sola baktigimda, gordugum manzara cok urkutucu. Sapsari bozkir uzerine gelisi guzel siralanmis, farkli renklerde, farkli duruslarda, tuhaf ve cok eski gozuken 5 katli binalar. Arkalarinda onlara benzer daha yuksek olanlari, biraz daha degisik renklileri. Hepsi birbirinden donuk renklerle bozkira ayak uydurmaya calismislar gibi. Yaklasik birkac dakika once burnuma gelen orman kokusunun yerini de keskin bir komur kokusu almis, kaskolum izin verdigi surece icime cekiyorum. Havada tek bir bulut yok. Gunes piril piril. Boylesi bir tezatla manzaranin gozumdeki urkutuculugune bir parca daha eklemis oluyorum. Tek hosuma giden sey olan keskin havadaki kar kokusunu icime cekiyorum ve bana soyledikleri gibi ilk soldan asagi dogru yol aliyorum....

Ve uzun bir zaman sonra bir bahar sabahi. Mevsim olarak bahar ama bahar demeye bin sahit lazim sabahin o erken saatlerinde. Olmayan cimler kiragi yuzunden beyaza donmus. Butun gece yakilan kaloriferlerin agir sisi cokmus. Gunes yine piril piril ama sisten oturu o kadar da goz almiyor. Komur kokusu yine cok keskin cigerlere kadar isliyor.

Yine zor ve agir bir gunun kafadaki on hazirligi. Mutluluk veren sey bu sefer komur kokusu degil, onun yarattigi sisin ve sonuk gunesin ambiyansi. Yillar oncesinin ruhsuzluk ilaci Amnesiac'in yerini yeni tuhaf gruplarim almis, sisin icinde yuruyorum. Ayagimda buyuk siyah agirliklarla, iddiasiz ve sukunet icinde ileride solda ilk asfalt donemecten sola donuyorum. Karsidan gelen urkek bakislarla duvarlardaki tkp sloganlarina goz gezdiren zayif bir cocuk. Urkek bakislarini karsidan gelenlere yonlendirmekten cekiniyor. Dikkatli bakarsa anlayacak ki karsindan gelen baska bir kendisi. Muhtemelen bu bicimsiz, soguk binalara kendini yakistiramiyor. Bu ruhsuz cografyaya ilerleyen senelerde kendisi ruh katacagini ongoremiyor. Oteki ise eski haline bakip gulumseyor. Yeni baslayan gunun yorgunlugunu ongoruyor. Muzigin sesini bir seviye daha arttiriyor.

Donuste yorgunluk, yildizsiz gecenin ayazi ve muzigin ambiyansi bu soguk cografyada degisik bir guven hissi veriyor. A4 cikisi ilk sol eskisi gibi urkek ve tedirgin hissetmiyorum. En uzaktaki 5 katlinin isiklarini kontrol ediyorum uyumayan kaldi mi diye. Yokus asagi ayazi daha cok hissettikce gercek, tatli baharin gelisine kac gun kaldi diye kafadan bir hesap yapiyorum. Kapinin onune gelindigi zaman bir kez de uzaklara gozgezdiriyorum. "Komik dostum napiyor acaba?" diye bir icinden geciriyorum. Karsidaki banka bir goz gezdiriyor, yoksa onu da mi gozden kaybediyorum? Kazara mi? yoksa bilerek mi???? "accidentally on purpose" tek cevabim.

Slowdive - Country Rain

No comments: